Fanatizm bir sevinç mi, yoksa karakter bozukluğu mu?
Fanatizm bir sevinç mi, yoksa karakter bozukluğu mu?
Kocaeli amatörü adına koskoca bir sezonu daha geride bıraktık.
Sevinenler ve üzülenlerle dolu bir sezondu.
Futbol bu… Geriye bakmak olmaz… Daima ilerisi için hedeflerini belirlemen lazım.
Tabiî ki geçmişteki hatalardan da ders almak zorundasın.
Hatalarından ötürü ellerinde olmadan da olsa olumsuz etkilenen kulüplerimiz oldu.
Sahada çıkan olaylar bizleri derinden üzmüş ve yaralamıştır.
Olaylardan uzun uzun bahsedip okunma sayımı arttırmak gibi bir derdim olmadığından ister istemez kulüplerin isimlerini bu kötü olayların içine daha da çekmek istemiyorum.
Koca bir sezon boyunca gecesini gündüze katıp, kulübün veya mahallenin ismini bir adım öteye taşımak amacı olan kişilerin emeklerinin çalınmasına da göz yummak da değildir amacım.
Bu yazımda bazı kesimlerin kendilerini haklı gördükleri taraftarlık ve holiganizmin ne kadar yanlış anlaşıldığının altını çizmek istiyorum.
SALDIRGAN VE GEÇİMSİZ
Sporda fanatizm ve holiganlık boyutu daha çok psikopatik ve anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireylerde görülüyor.
Bu kişiler sosyal hayatlarında da saldırgan, geçimsiz, toplum kurallarına direnen, her türlü öneri ve eleştiriye kapalı, sorumsuz, empatiden yoksun ve saygısız kişiliklerdir.
Özellikle maçlarda olay çıkaran kişiler gizli ya da açık karakter bozukluğu yaşayan bireylerdir ve alkol kullanımı da bu olumsuz davranışları tetikliyor.
Ne yazık ki bu sezon izlediğim maçların bazılarında kale arkalarına istiflenenler, biralarını yudumlarken aynı anda spor müsabakası izliyor.
Hani ağızları ile içseler sıkıntı yok da, şuur kaybolunca gencecik çocuklara, amaçları spor yapmak olanlara edilen hakaretler de mide bulandırıyor.
YAPARKEN İYİ, SONRASI..?
Bazı şahıslar (kendilerine taraftar diyorlar) tuttuğu takımı kendi benliğiyle bütünleştirerek, takımın yenilgisini kendi zayıflığı gibi görüyor.
Bu kişilerin takımın her maçında bulunup, aidiyetlik duygusu sonucu saldırganlaştığı gerçeği de karşımızda kapı gibi duruyor.
Böylesi kişiler sahaya girerek, yabancı madde atarak, karşı takım taraftarlarına, teknik adamına ve ya futbolcusuna saldırarak rahatlamak istiyor.
Ama şunun unutulmaması gerekiyor.
Türkiye hukuk devletidir ve artık her şey eskisi kolay olmuyor.
En küçük bir suçun karşılığında ya sicilin bozuluyor ya da demir parmaklıkları boyluyorsun.
Baktın yumurta kapıya dayanıyor o zaman evcil bir kedi gibi tırmalıyor, ciyak ciyak oluyorsun ve karşındakinin vicdanına, insafına kalıyorsun!
Sonra sokakta delikanlıyım diye geziyorsun.
“BAĞIRIP RAHATLIYORUM” BAHANESİ
Spor alanlarında bağırıp çağıran ve küfreden kişiler, buralarda deşarj olduklarını ve bu psikolojik boşalımın sosyal hayatlarındaki stresi azalttığını iddia ediyor ancak psikologlara göre herhangi bir zaman ve mekânda taşkınlık gösteren bireylerin sosyal hayatındaki saldırgan tavırları azalmıyor.
Aksine bu kişiler, agresif davranışları kalıplaştırarak bir yaşam biçimi haline getirebiliyor.
Bu nedenle “Maça gider, bağırıp rahatlarım” gibi bir bahane kesinlikle geçerli değil.
TARAFTAR HER SKORU KABULLENMELİ
Tüm dünya ülkelerinde en çok ilgi çeken sporun futbol olduğunu hepimiz biliyoruz.
En çok seyircisi olan ve dolayısıyla fanatizmin en yoğun yaşandığı spor dalı da dolayısı ile futbol.
Tezahüratlara bakın “Ölmeye geldik” “Vur Kır Parçala” “Oraya geliriz” “Buradan çıkış yok” vs.
Ya sen maçını izlesene…
Rakip senden daha iyi diye neden basitleşiyorsun!
Ama yok… Her zaman o kazanacak, her zaman onun dediği olacak.
Şuna bakın, sportif bir faaliyete olan bağlılığı, “Ölümle” bağdaştırılan bir dil kullanıyoruz.
Adı üzerinde… Rekabet…
Yenmek de var yenilmek de.
Sporla ilgilenen birey, yenmek, yenilmek ve beraberlik ihtimallerinin üçüne de hazır olmalı ve sportif faaliyetin olumlu yanlarını görebilmeli.
SPOR YORUMCULARINA DÜŞEN GÖREV
Skora endeksli taraftarlık fanatizmi tetikliyor ve skor, fanatik kişilerin sosyal hayatını da etkiliyor.
Özellikle spor yorumcularına bu konuda önemli görev ve sorumluluklar düşüyor.
Bir yorumcu değerlendirmelerinde spor ahlakını ön planda tutmalıdır.
Her ne kadar kendisi bir taraf da olsa bunu kaleminden kağıda dökerken fanatizmi tetiklememelidir.
KİŞİLERİN BİREYLERİ DEĞİLİZ
Fanatik kişinin, farklılıkların zenginlik olduğunu bilmeden, sabit fikrinden asla ödün vermediğini görüyoruz.
Fanatik kişide hiç bir esnekliği olmayan sabit fikirlilik söz konusudur.
Doğru olduğunu düşündüğü her şeye tüm ruhuyla sıkı sıkıya bağlıdır, kendini o olguyla özdeşleştirmiştir.
Takımı kötü sonuç aldığında fanatik kişi, hayatın bir anlamı kalmadığını düşünebilir.
Bizler milyon dolarlar kazanan kulüpler değiliz.
Onların bireyleri hiç değiliz…
Bizler küçük semtlerimizde sadece spor yapmak amaçlı kurulmuş spor kulüplerinin bireyleriyiz.
ÖNEMLİ OLAN SAYDUYUYU YİTİRMEMEK
Taraftar bir takımın umudunu kaybettiği anda tekrar ayağa kalmasını, takımının maça tutunmasını sağlayan itici bir güçtür.
Taraftar cesarettir, taraftar oynatandır, heyecandır, bir takımın en özelidir.
Ancak bazen umutsuzluk, korkaklık ve spordan soğutan davranışlar sıradanlaştıkça zor olan en büyük etkendir taraftarlık.
İşte o zaman holiganizm devreye gidiyor.
Taraftar olmayı başarabilen kazanıyor.
SKORLAR GELİP GEÇİCİDİR
Namağlup yoluna devam eden takım son müsabakayı kaybedip ümitlerini seneye bırakmış olabilir.
O anda bile sporcu ve teknik adam kafasını kaldırıp tribüne baktığında kendini mahcup hissediyor.
Ülkenin insan yapısı seni buna itiyor çünkü.
Ama taraftardan gelecek olan bir alkış tekrar kişinin hayata dönmesini sağlamaya yeter de artar.
Ancak olumsuz konuşmalar, sert eleştiriler “Benim burada ne işim var, kime neye hizmet ediyorum” düşüncesini doğuruyor spora hizmet edenlerin zihninde.
İşte tam o anda tüm zamanını harcadığın, tüm emeklerinin heba olduğu, değerlerinin değersizleştiği yer oluyor bir anda.
Öyle ki çaresizce etrafını seyredip, yerden nasıl kalkacağını, nerden başlayacağını düşünemiyorsun.
Oradan buradan, bir amacı olmadan maça gelip kötü tezahürat yapan, sahaya giren, oyunu çirkinleştiren kısacası senin moralini bozan insanların anlayabileceği bir duygu değildir senin yaşadıkların.
Bunlarla da yaşamak zorundasın ve böylesi sahnelerin yaşanabileceğini bilerek hareket etmelisin.
Önce sağduyu ve iyi niyet…
Skorlar gelip geçicidir, önemli olan insan kaybetmemek.