
Ekrem Celil: Halter benim hayatım oldu!
Kariyerinde, dünya ve Avrupa şampiyonlukları bulunan, rekorlar kıran, Bulgaristan'dan Türkiye'ye kaçışı film senaryolarını aratmayan Ekrem Celil’in hikayesi oldukça ilginç.
FİLMLERİ ARATMAYAN HAYAT HİKAYESİ
Ekrem Celil, 1980 yılında, Bulgaristan'ın Kırcaali kentinin Çiftlik Köyü'nde 9 çocuklu bir ailenin 7. çocuğu olarak dünyaya geldiğini, yedi yaşında halterle tanıştığını, ancak Türk olmasının büyük sıkıntıları da beraberinde getirdiğini söyledi ve O dönem, Bulgaristan'da Türklere karşı yapılanlar herkesin malumudur.'' diyen Celil, Türk olduğu için daima dışlandığını, kırdığı rekorların, elde ettiği şampiyonlukların hiçbir zaman hak ettiği değeri görmediğini vurguladı.
SÜLEYMANOĞLU VE MUTLU OLDU
Celil, geçim sıkıntısı çeken ailesinin 7. çocuğu olarak hem çalışıp, hem de spora dört elle sarıldığını belirterek şunları söyledi: Bu sporda başarılı olursam, kendimin ve ailemin hayatını değiştirebileceğime inanıyordum. 1998 yılında Türkiye'ye iltica edene kadar yaptıklarımın, yeteneğimin ve başarılarımın farkına varılmadı. Türkiye'ye gelişime en büyük katkı sahipleri rahmetli Naim Süleymanoğlu ve yaşayan efsane Halil Mutlu olmuştur.
BULGARİSTAN VETO ETTİ
2000 yılında Olimpiyatlarda yarışacakken Bulgaristan yarışmamı veto etti. Her şey geride kalmış gibiydi, ama hala önüme engel koymaya devam ediyorlardı. Geçmişte olduğu gibi o gün de koydukları engel ve zorluklar beni yolumdan alıkoymadı. 2000 yılında Gençler Dünya Şampiyonası'nda ana vatanım olan Türkiye’ye dünya şampiyonluğu kazandırdım.
BİR ÇOK MADALYA KAZANDIRDIM
Dünya şampiyonluğunun ardından, hız kesmeden 2001 yılında Büyükler Avrupa Şampiyonluğunu elde ettim. Akabinde 2002 yılında Avrupa ikinciliği, 2003 yılında Avrupa üçüncülüğü ve kariyerimin zirvesi olan 2004 yılında rekorlarla gelen büyükler Avrupa şampiyonluğu. 2005 yılında Akdeniz Oyunları şampiyonluğu ve bunlarla birlikte saymayacağım birçok uluslararası turnuvada ülkeme çoğu şampiyonluk olan madalyalar kazandırdım.
TEŞEKKÜR EDERİM
Türkiye'ye geldikten sonraki süreçte gerek antrenörlük, gerekse sporculuk hayatımda bana desteklerini daima sürdüren rahmetli Naim Süleymanoğlu ağabeyime Allah’tan rahmet, yaşayan efsane Halil Mutlu ağabeyime de sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum, kendilerine çok teşekkür ediyorum. Spor hayatımı sonlandırdıktan sonra, Gençlik ve Spor Bakanlığınca, Antalya'da halter antrenörlüğüne atandım.
REHBER OLMAYA ÇALIŞTIM
O tarihten bugüne birçok sporcuya, başarıya giden yolda rehber olmaya çalıştım. Spor hayatımda elde ettiğim başarıların antrenörlük hayatımda da yetiştirdiğim sporcuların benden devraldıkları bayrağı daha ileriye taşımaları gayreti içinde bulundum. Ve çok şükür ki başarı geldi gelmeye de devam ediyor. Halter sporuna verdiği değer ve katkılarından dolayı Antalya Gençlik ve Spor İl Müdürümüz Yavuz Gürhan'a bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.''
6 SAATLİK KARANLIK SORGU
Türkiye'ye gelişim de bir gazeteye verdiğim röportaja istinaden, dönemin Türkiye Halter Federasyonu Başkanı rahmetli Kenan Nuhut ile Kütahya Gençlik ve Spor İl Müdürü Muhittin Yıldız sayesinde gerçekleşti. Kendileri ana vatana götürmek için Kırcaali merkeze geldi. Hayallerime ulaşmak üzere çıktığımız yolda, sınır polisinin sporcu olduğumu fark etmesiyle, 6 saat karanlık odada sorguya çekildim. Her ne kadar 'sporcu değilim' desem de fiziki yapım ve görüntümden dolayı sporcu olduğum konusunda ısrar ettiler.
ÖLECEKSEM BU YOLDA ÖLÜRÜM, ANA VATAN TOPRAKLARINDA ÖLÜRÜM
Bu, benim için belki de son fırsat' deyip, bir boşluktan yararlanıp, bulunduğum odadan koşarak uzaklaştım. İleride beni bekleyen otomobilin bagajına saklanarak Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına giriş yaptım. Bunu anlatırken hala tüylerim diken diken oluyor. 'Öleceksem bu yolda ölürüm, ana vatan topraklarında ölürüm' dedim yanımdakilere. Sınırı geçer geçmez ay yıldızlı formayı giyip, Türk Bayrağı'nı öpüp, alnıma koydum. Hayatımın dönüm noktası ve unutamayacağım en zor ve en güzel anım olarak hatıralarımda hala yaşıyor bu anlattığım olay.
HAZIRLIK KAMPINDAYKEN ÇOCUĞUM DOĞDU
Çocuğumu görmek için sadece birkaç saat vaktim vardı. Kampa dönmem gerekliydi, artık geleceğini düşünmem gereken bir evladım vardı. Devam eden kamp sürecinde en büyük motivasyon kaynağım çocuğum, kucağımda ilk aldığımdaki duyduğum kokuydu. O korku müsabaka sırasında da daima burnumdaydı. Hiçbir şey için değilse, onun için başarmam gerektiğini düşünüyordum ve başardım, Avrupa şampiyonu oldum. Spora başladığım günden beri bir çok müsabaka geçirdim fakat unutamadığım müsabaka denince, 2004 yılı Avrupa Şampiyonası benim için ilk sırada.'
EN BÜYÜK HAYALİM
En büyük büyük hayalim İstiklal Marşı'nı tüm dünya önünde okutmaktı. Bu hayalimi başarmış olmanın mutluluğunu size tarif etmem mümkün değil. Bu olayın ardından, ulusal basında 'Altın çocuk Ekrem' diye gazete manşetleri yayımlandı. Benim için çok büyük bir şeydi bu, çünkü daha önce elde ettiğim başarılardan hiçbir zaman söz edilmedi. Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’dan çok büyük destek gördüm. Daima iyilikleri oldu. Türkiye'de ailem gibi oldular, bana daima ağabeylik yaptılar. Her ikisinin de üzerimde emeği ve hakkı çok büyüktür. Bu iki efsane, sporda ne kadar iyiyse, insan olarak da o kadar iyi ve örnek kişiliklerdi.
BİR NAİM SÜLEYMANOĞLU, BİR HALİL MUTLU KOLAY YETİŞMİYOR
'Elbette bir Naim Süleymanoğlu, bir Halil Mutlu kolay yetişmiyor. Günümüzde de çok başarılı sporcularımız var, buna inancım tam. Bizlerin ve ağabeylerimizin bıraktığı yerden gençlerimiz bayrağı çok daha yükseğe taşıyacaktır. Daima, elimden gelenin fazlasını yapmaya çalıştım. Sporculuk hayatımın sonrasında da bu hedefim asla değişmedi.
ÜLKEME BORCUMU ÖDEYECEĞİM
Daha önce de bahsettiğim gibi bu bayrak yarışında gençlerimiz, sporcularımız bayrağı bizden devraldı. İnanıyorum ki çok daha yükseğe taşıyacaklar. Onlar bunun mücadelesini verirken, benim payıma düşen de onlara en güzel şekilde örnek olmak, en iyi şekilde rehberlik edip, tecrübelerimi paylaşmak ve hep daha iyiye götürmek olacaktır. Ülkeme ve milletime olan borcumu, bu spora daima hizmet ederek ömrümün sonuna dek ödemeye çalışacağım.